Sayfalar

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Yirmi Üçüncü Randevu

     ''Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum. Sana inandım, Sana sığındım. Senin verdiğin rızık ile orucumu açmayı nasip ettin. Rabbim! Sana şükürler olsun. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla. Amin.''




     Dün akşam eve geldiğimde birinci kata bırakılmış bir yıllık randevu habercisi vardı merdivende, çok kutlu bir ulaktı bu: Bir aylık yol haritamızı gösteren Ramazan-ı Şerif imsakiyesi bırakılmıştı kapılara. İçimden ''Yere atmasanıza şunu ya!'' diye huysuzca ve nazı geçercesine söylenerek aldım evde bu yıl da misafir etmek için onu. Solunda bir hadis-i şerif ile Hz. Ali (r.a.)'nın bir sözü, solunda ise bu iftar duamız yazıyordu yine. ''Çok şükür.'' çektim içimden, ''Çok şükür Rabbim, bizleri bu yıl da Ramazan ayını görmeye nail eyledin.'' 
     İmsakiyenin altında tabii ki Kadir Gecesi'nin tarihi belirtiliyordu: ''3 Ağustos 2013 Cumartesi'yi pazara bağlayan gecedir.'' diye. Bayramın ayın 8'inde olduğu yazılıydı bir de. 
     ''3 Ağustos'a ufuu, daha bir ay var!'' klişesini geçiriyorduk tabii ki aklımızdan o bir ayın göz açıp kapatıncaya kadar geçip gidip biteceğini bilerek. 
     Devlet dairelerinde, günlerde, efendime söyleyeyim, spor salonlarında, kurslarda muhtemelen yazın oruç tutma işini nasıl atlatacaklarını konuşurken Allah (c.c.)'tan sabır niyaz eden kardeşler var. Bir yandan, ''Norveç'te de 22 saat oruç tutulacakmış yav.'' muhabbetleri, akıllarda ise 22 saat de olsa 2 saat de, geçip gideceği; son günün hüzünle geçeceğinin bilinci ve bayramda nerelere gidileceği düşüncesi.
     İmsakiyeler gelmede, takvimler mahyalara doğru yaklaşmada. Yürekler çarpmada. Camiler gelin olacakları düğüne hazırlanmada bin bir tatlı telaşla. Çadırlar, aşevleri şenlenmede doyuracağı her ruhu düşünerek. Çatallar-kaşıklar bile arınmada.



      Ben de ayların şahıyla yirmi üçüncü buluşmama hazırlanmadayım. Her sene daha da şevkle karşılayabildiğim için onu Yaradan'a şükürdeyim. 
     Gelin, hep birlikte şükre tutunalım. Ramazan şerbetlerini hazırlayıp gerek yüz yüze, gerek ''siber'' hasbihallere çıkalım. İftarla sahur arasında uyku tutmazsa o mübarek vakitleri şanına yaraşırca değerlendirelim. 
     Bir de bayramda araba tutması, güneş çarpması falan çekinceye kadar anneannelerin, babannelerin, dedelerin dizinin dibinde oturup dişler pes edinceye kadar badem şekerinin falan dibine vuralım.
     Bence çok da iyi güzel olur. 

Not: İmsakiyedeki hadis-i şerif: ''Oruçlu kimse döşeğinde uykuda bile olsa hep ibadette sayılır.'' Hz. Muhammed (s.a.v.)

Not 2: İmsakiyedeki Hz. Ali (r.a.) özlü sözü: ''Gelip geçicidir bu dünya, yoktur onda karar; örümcek ağı gibidir, dokunsan hemen kopar. Ey rızkını arayan! Yetişir bir-iki lokma; burada durucu değilsin, boşa yığınak yapma.''

İstifademiz bol ola.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder