Sayfalar

16 Kasım 2013 Cumartesi

Aheste Yelkenler ve Kahverengi Doğum Günleri

          Benim doğum günlerim hep kahverengi. Yıllar sonra ilk yaş günündeki kırmızı çoraplı halini görüp "Anne bunlar tayt mı yoksa cidden böyle tombik miymişim?" diye soran akıllı tam yirmi üç doğum günü geçirmiş. Yirmi üç 16 Kasım, yirmi üç ağlamaklı sevinç, yirmi üç kahkahaya gark oluş... 


     




     Doğum günlerim hep kahverengi benim, çünkü sonbahar. Zat-ı âlisinin arz-ı endâmını idrak edemeyecek kadar ufak bir "Fırat kafalı"yken yazın doğmadığı için hayıflanan, daha sonra, yazınki doğum günlerinin "güme gittiğini" fark edince sınıfın en küçüğü olma ve soğukta doğma dezavantajlarını bertaraf edebilmiş bir çorba akıllı "Ne ka komik kız la.".
     Komik olmayı, komik diye bilinmeyi hep sevdim ben. Gülmeyi değil, güldürebilmeyi seçtim istemeden. Bilmem, gülmüşümdür de. Doğru doğru, meşhur "yarılmalarım" vardır hatta benim. Ağlamışımdır da hem, ne bileyim. Belki çok yersiz, belki annemi hep sulugöz olmakla itham edip büyüyüp yaş aldıkça hamurca ve suyca ona benzediğimden. Uzun yüzüm yuvarlanacak belki biraz daha yaş alınca, bilmiyorum ki ben. Neyse(m) ne işte. 
     Merhaba, ben Hande. Bugün doğum günüm, bazılarınızın ikinizin, üçünüzün, dördünüzün yirmi üç senedir bıkmadığı, birinizin on üç yıldır hatırladığı, bir kısmınızın birinci sınıftaki fiyonklu etekli mavi önlüğüyle, birazınızın da şiş örgü okul yeleğiyle yaşıt. Neyse(niz) o. Birazcığınızla ardalanarak seri yapan, bir başka grupla Güney ve Kuzey Yarım Küre gün dönümleri gibi aksi birbirinin. Önemli değil, yalnızca bir gün; sadece günlerden biri. Biri kutlamasa üzülmeyeceğim, herhangi bir alışveriş sitesi e-posta ile kutladığında da abartılar eşliğinde havalara uçabileceğim...


   



     İşte öyle bir yelken günü geldi aklıma. Dingin bir gündü, yelkenliler denizi işgal etmişçesine yarışıyordu olabildiğine aheste. Can annem vardı, bendenizle. Bir illetten kurtulmaya çalıştığım günlerden biri, belki yine belki ilk. Neyse ne. Annem vardı. 
     Bir oteldeyiz bir gün. Babam havuza atlayışımı takdir ettiydi. Ben de ufak bir kız çocuğuyum ya klasik, havalara uçarak atladıydım mavi gibi görünüp hepimizi yıllarca kandıran saydam sulara. 
     Parktayım küçüklüklerden bir küçüklük. Dedem var, evde anneannem. Terlediğim için tuzlu ayran yapıyor biri evde, biri salıncaktan düşerim diye tetikte. Hayat bana ve bize güzel. 
     Hayat bana ve bize her zaman güzel olasın, e mi? 
     Bir kez daha, bir dost daha. 
     Artık kahverengiyi seviyorum, sonbahara alıştığım gibi.
     Ve bugün kahverengi bir cumartesi. 
     Ve iyi ki varsınız, varız.
     Artık sınıfın en büyüğüyüm hem.
     Eh.
     Hadi kahverengi olalım. 

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder